Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Aralık 2012 Perşembe

Tarihte Bugün 27 Aralık



 27 ARALIK TARİHLERİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR

 -- 537 yılı- Ayasofya'nın yeniden inşası, Bizans İmparatoru I. Justinianus'un kişisel gözetiminde tamamlandı. II. Theodosius tarafından yaptırılan ikinci Ayasofya 532 yılındaki Nika ayaklanması sırasında yanmıştı.

 --1845 yılı- Ether ilk kez Jefferson, Georgia'da doğum hekimliğinde anestetik olarak kullanıldı.

 --1919 yılı- Samsun'da ateşlediği kurtuluş mücadelesinin ardından Erzurum ve Sivas kongrelerini toplayan Mustafa Kemal Paşa, Heyeti Temsiliye üyeleriyle Sivas'tan Ankara'ya geldi.

 --1936 yılı- Şair Nazım Hikmet gözaltına alındı.

 --1939 yılı- Erzincan Depremi: Türkiye'nin Erzincan ilinde Richter ölçeğine göre 8 şiddetinde bir deprem oldu; 32.962 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 100 bin kişi yaralandı.

 --1949 yılı- 300 yıl süren Hollanda egemenliğinden sonra Kraliçe Juliana, Endonezya'nın bağımsızlığını tanıdı.

 --1978 yılı- İspanya 40 yıl süren diktatörlük rejiminin ardından demokrasiye geçti.



 27 ARALIK TARİHLERİNDEKİ ÖNEMLİ DOĞUMLAR

 --1822 - Louis Pasteur, Fransız kimyacı ve bakteriyolog (ö. 1895)

 --1901 - Marlene Dietrich, Alman sinema oyuncusu (ö. 1992)

 --1902 - Kemalettin Tuğcu, Türk öykücü (ö. 1996)

 --1947 - Osman Pamukoğlu, emekli tümgeneral, yazar ve siyasetçi

 --1948 - Gerard Depardieu, Fransız sinema oyuncusu

 --1950 - Haris Alexiou, Yunan şarkıcı

 --1978 - Pelin Batu, Türk sinema oyuncusu ve tarihçi.



 27 ARALIK TARİHLERİNDEKİ ÖNEMLİ ÖLÜMLER

 --1936 - Mehmet Âkif Ersoy, Şair (d. 1873)

 --1953 - Şükrü Saraçoğlu, Eski Türkiye başbakanlardan

 --1988 - Reha Yurdakul, Sinema oyuncusu (d. 1926)

 --2003 - Alan Bates, İngiliz aktör (d. 1934)

 --2007 - Benazir Butto, Pakistanlı politik lider (d. 1953)

9 Kasım 2012 Cuma

İskeçe su kanalizasyonun son AMYANT boruları ARENMAHALLE'de bulundu.

  İskeçe su boruları kanalizasyonundaki son ASBEST / AMYANT boruları ARENMAHALLE'de bulundu.



 Belediyenin yetkili bürosu, yapılan onarım/değişim işlemlerinden sonra bir son kanalın Arenmahalle ARGİROKASTROU sokağında bulunduğunu belirtti. 
 Bunu duyan mahalle sakinleri belirli (Borsacık'ta) yerde buluşup soruna çözüm üretmek için konuştular.
 Tüm şehrin kanalizasyonundan, tek değiştirilmeyen geride kalan amyant boruların kanalı Arenmahalle'de, 100'e yaklaşık ailenin evine içilecek su taşıyor.
 Mahalle sakinlerinin toplantısında, yıllar önce tamir edilen şehrin su borularının çalışmaları her zamanki gibi mahallemize varınca durdurulduğu dile getirildi.
 Şimdiki istekleri ise, belediyenin yeniden özel planlama yapması ve bu yolun rehabilitasyon inşaatı için  en yakın zamanda finansman bir çözüm bulunmasıdır.

 İskeçe Belediyesi Su Temini Ve Drenajı Şirketinin (Δ.Ε.Υ.Α.Ξ.) müdürü sayın Tsepelis, planlamaların çekildiğini ve finansman aramaları yapıldığını belirtti. Ama bu çalışmaların sadece Δ.Ε.Υ.Α.Ξ. meselesi olmadığını, ayrıca O.T.E. ve Δ.Ε.Η.'yide ilgilendiren bir planlama olduğunu söylemeye unutmadı.


kaynak 

24 Ekim 2012 Çarşamba

SAATLER DEĞİŞİYOR




28 Ekim 2012 Pazar günü saatlerimizi değiştirmeye unutmayalım. Saat 4.00 olunca, geri çevirip 3.00'e koymalıyız. Böylece kış saati uygulamasına başlıyoruz.

16 Ekim 2012 Salı

Anne ve babaların yaşadığı 20 pişmanlık!


İngiltere’de 2 bin kişinin katılımıyla yapılan ankete göre anne babaların en büyük pişmanlığı çocukları küçük yaşlardayken işte çok fazla vakit geçirmiş olmak. Ebeveynlerin çoğu çocukları küçükken yaptıkları en az bir şey nedeniyle pişman. İşte anket sonuçlarına göre anne-babaların yaşadığı 20 pişmanlık:

1 Çok çalışmak.
2 Önemsiz meselelere gereğinden fazla üzülmek.
3 Çocuklarıyla daha fazla oyun oynamamak.
4 Ailece daha fazla tatile çıkmamış olmak.
5 Çocukların yeteri kadar fotoğrafını çekmemek.
6 Onlardan çok fazla uzakta vakit geçirmiş olmak.
7 Hayatlarındaki dönüm noktaları ya da önemli şeyleri kameraya kaydetmemek.
8 Çocukları Disneyland’a gitmek gibi büyük tatillere götürmemiş olmak.
9 Çocuklarını hobi geliştirmek için teşvik etmemiş olmak.
10 Onlarla ortak bir hobiye sahip olmamak.
11 Uyurken onlara yeteri kadar kitap okumamış olmak.
12 Ev temizliğine gereğinden fazla vakit harcamış olmak.
13 Yeteri kadar yüzmeye götürmemiş olmak.
14 Onlara daha erken yüzme öğretmemiş olmak.
15 Daha fazla ‘kirli’ aktiviteye katılmalarına izin vermemiş olmak.
16 Bazı önemli günlerinde, dönüm noktalarında yanlarında olmamak.
17 Birlikte yeteri kadar doğum günü kutlamamış olmak.
18 Fazla koruyucu davranmış olmak.
19 Anı yaşamak, o anki başarının tadını çıkarmak yerine bir sonrakini beklemek.
20 Birlikte dışarı çıkılan günlerin tadını yeteri kadar çıkarmamış olmak.

10 Ekim 2012 Çarşamba

DOWN SENDROMU'NU TANIYALIMMI?



DOWN SENROMU

Down sendromu, Trizomi 21 genetik düzensizlik sonucu insanın 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan hastalığa verilen isimdir.

  Down sendromu vücutta yapısal ve fonksiyonel değişiklikler ile karakterize edilir. Vücuttaki küçük ve büyük farklılıkların kombinasyonu yapısal olarak sergilenir.

  Down sendromu sık sık zihinsel kavramadaki bozukluklar ve fiziksel gelişimin tipik yüz görünümü gibi farklı olmasıyla ilişkilendirilir. Çoğunlukla hafif veya orta seviyeli öğrenme güçlüğü gibi sorunlar taşır.

  Down sendromu gebelik sırasında ya da doğumda tanımlanabilen bir rahatsızlıktır. Down sendromuna her 800 ile 1000 doğumda 1 oranında rastlanır; istatistikler anne yaşının artışıyla bu oranın yükseldiğini göstermiştir, diğer etkenlerin payı küçüktür.

  Down sendromunun tipik yüz siması, normal kromozom sayısında sahip olan bazı insanlar da görülebilir. Ancak Down sendromunda buna ek olarak; el ayasında çift yerine tek derin olarak bulunan avuç içi çizgisi, epikantik katlanmanın neden olduğu badem biçimli göz, palebral yarık, düşük kas tonusu, ayak baş parmağıyla ikinci parmak arası daha büyük bir boşluk ve sarkık dil morfolojisi görülebilir. Bu semptomların hepsi görülecek diye bir kural yoktur, bazıları olup bazıları olmayabilir. Down sendromunun sağlığa getirdiği sorunların başında ise konjenital kalp yetmezliği riskleri, gastroözafagal reflü hastalığı, tekrarlayan kulak enfeksiyonları, obstürktüf uyku apnesi ve tiroid bozuklukları riskleri sayılabilir.

  Çocukluğun erken dönemlerinde sağlanacak olan aile ve tıp desteği ile erken müdahale sayesinde Down sendromlu insanlar destekle toplumla bütünleşik bir hayat kurabilirler.

      Hastalığın tanımlanışı
  Down Sendromu ilk kez İngiliz hekim John Langdon Down tarafından 1866'da sistematik bir şekilde sınıflandırılmış ve sendrom olarak tanılanmıştır. Sendrom, doktorun ismi olan "Down sendromu" olarak söylenmeye başlamıştır. 1959'da Jérôme Lejeune tarafından 21. kromozomun trizomisi olduğu tanımlanmıştır.

      Görünüm
  Bu bebekler doğduklarında farklı bir yüz görünümleri vardır. Başları ufak, artkafa yassı, ense kısa ve geniştir. Burun kökü yassı, kulaklar kafada normalden düşük bir seviyede durur ve gözler birbirinden ayrık ve çekik görünür. Dil, normal konuşmayı önleyecek kadar genişlemiştir. Ensede genellikle boğumlar vardır. Bu bebeklerin tonusları (vücut gerginliği) düşüktür. Geniş el, kısa ve tombul parmak ve sıklıkla avuç içlerinden birinde ya da ikisinde "Simian çizgisi" denilen tek bir çizgi vardır. Ellerin serçe parmakları genellikle içe doğru kıvrımlıdır. Vücut kısa ve tıknazdır. Çocukluk dönemlerinde solunum hastalıkları, kalp bozukluklarına rastlanabilir. Yaşam süreleri geçmiş yüzyılda düşük seyretmişken günümüzde gelişen tıp ve iyi bakım sonucunda bu yaş ortalama DS'lu kişi ömrü 50 yaş civarında seyretmektedir.
  Down sendromunun getirilerinden biri de hafif ila orta düzey arasında değişebilen zeka geriliğidir; bu oran Mozaik Down sendromunda (açıklaması aşağıda) 10-30 oranında yukarıdadır.

      Gelişimleri
  Down sendromlu çocuklar genelde boy ve kilo açısından daha yavaş büyürler, daha yavaş öğrenirler, problem çözmede ve karar vermede diğer çocuklardan daha çok zorlanırlar. Zeka seviyeleri normalden düşük olarak kalır. Ancak iyi ve erken başlanan eğitimle zeka seviyelerinde anlamlı yükselmeye rastlanır. Down Sendromlu çocuklar iyi bir eğitimle normal birey şeklinde hayatlarını sürdürebilirler. İmkan tanındığında meslek edinebilirler. Kendi yaşamlarını idame ettirebilecek seviyeye ulaşabilirler. Fizik tedavi, özel eğitim ve dil terapisine ihtiyaç duyulur. Bunlar için planlı ve programlı bir şekilde profesyonel yardım almak gerekir.

      Özel Eğitim
  Down sendromlu çocuklar normal hayatlarını sürdürmek için gerekenleri öğrenebilirler.
  Down Sendromlu çocuklar kendi aralarında farklılıklar gösterebilirler, bu yüzden çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir programla özel eğitim, beraberinde sosyal ve duygusal gelişimi, bilişsel gelişimi ve motor gelişimini desteklenir.

      Fizik Tedavi
  Fizik tedaviye Down sendromlu bebeklerde iki aylıkken başlanmalıdır.Egzersizler Fizyoterapist bakımında yapılmalı ve günlük programlarla evde aile tarafından uygulanmalıdır.Düzenli kontrollerle duruma göre tedavi desteklenir. Çocuklarda yüz kasları gevşektir. Fizik tedavi süresince kas gücü ve motor becerilerinin yanı sıra, algılama becerisi de programa dahil edilerek desteklenmelidir.

      Dil terapisi
  Down Sendromlu çocuklarda konuşma geç gelişir. Erken dönemde başlanan dil terapisi ile ortalama 2-3 yaşında konuşma başlayabilir. Nadir rastlansa da bazıları çok geç konuşurlar.Hiç konuşamayan sayısı ise oldukça azdır.

      Hastalığın nedenleri
  Sağlıklı bir insanın vücudundaki her hücrede 46 tane kromozom vardır. Oysa Down sendromlu bebeklerin hücrelerinde toplam 47 kromozom bulunur. Karyotipleri 47, XX+21 (dişi) ya da 47, XY+ 21 (erkek) şeklinde gösterilir. Yani fazladan bulunan kromozom vücut kromozomlarının yanında bulunur. Bu kromozom fazlalığının neden kaynaklandığı tam olarak bilinmese de, 35 yaşından sonra doğum yapan kadınların çocuklarında görülme olasılığı yüksektir. Bunun nedeni kromozom ayrılmalarının ileri yaşlarda daha düzensiz olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla beraber, hücre bölünmesi sırasında meydana gelen ayrılmamalar da bu hastalığın sebeplerinden olabilir.
  Down sendromunun epidemiyolojisi her canlı 800-1000 doğumda 1 Down sendromlu doğum oran olduğunu göstermiştir.

     Down sendromu tipleri
  Down sendromu trizomi\21 Trizomi 21 (47, XX,+21); mayoz bölünme sırasında meydana gelen ayrılmama durumuyla ortaya çıkan fazla 21. kromozomun sebep olduğu Down sendromu tipidir. Yumurta ya da spermde bulunan fazla 21 ile bir gametde toplam 24 kromozom bulunur. Down sendromunun yaklaşık %95'ini kapsayan en çok görülen tipidir.

  Mozaisim
  Trizomi 21'in vücut hücrelerinin bazılarında görülmesi, bazılarında ise görülmemesi durumudur. Karyotip (46,XX/47,XX,+21) şeklinde gösterilip, hastalık "Mozaik Down Sendromu" olarak adlandırılır. Hastalık, mozaismin yoğunluğuna göre farklı seyredebilir. Trizomi 21 oranı ne kadar çok ise, çocuk Down sendromu özelliklerini o kadar çok gösterir. Mozaik Down sendromu, %1-2 oranında bir yere sahiptir.
  Robertsonian tip translokasyon
  Down sendromunda fazla 21. kromozom bazen Robetrsonian tip translokasyon ile görülür. Burada genellikle 21. kromozomun uzun kolu başka bir kromzoma bağlanır. Bu durumda karyotip 45, XX,t(14;21) şeklinde gösterilmekte fakat 14. kromozomda transloke olmuş bir 21. kromozom bulunmaktadır. Ya da izokromozom olarak da iki 21. kromozomun translokasyonu ile de Down sendromu 45, XX,t(21q;21q) şeklinde meydana gelebilir. Robertsonian tip translokasyon ile olan Down sendromları, toplam Down sendromunda %2-3'lük bir paya sahiptir.
  21. kromozomun çift olması
  Nadir olarak, 21. kromozomun duplikasyonu (kendini eşlemesi) ile de Down sendromu görülebilir. Burada 21. kromozom tam olarak bütün genleri taşımasa da, parça şeklinde görülür ve hastalığı tanımlar. Karyotip,(46, XX,dup(21q))şeklindedir!

      Doğum öncesi tanı
  Down sendromu gebelikte tanınabilen bir genetik farklılıktır. İkili tarama testi, üçlü tarama testi, ultrasonografi ve diğer bazı tanı yöntemleri ile Down sendromundan şüphelenilen gebeliklerde ileri tetkikler yapılır. CVS veya amniyosentez ile kesin tanı konur. Down sendromu saptanmışsa aileye ayrıntılı genetik danışmanlık verilir. Günümüzde geçerli olan uygulamada anne-babanın aile bütünlüğüne ve kişisel kararlara saygı çerçevesinde, bu tanıyı ileten hekimin gebeliğin devamı veya sonlandırılması konusunda yorumda bulunmaması gereklidir.

kaynak VİKİPEDİ

31 Ağustos 2012 Cuma

SEMİHA RİZAOĞLU

Semiha Rizaoğlu


 Arkadaşımız, Gururumuz ve Hemşehrimizin 2012 LONDRA PARALİMPİK YARIŞMALARIN'da katılacağı günler ve müsabakalar belli oldu.
 Haydi YUNANİSTAN, BATI TRAKYA, İSKEÇE halkı, GÖSTER DESTEĞİNİ. HEPİMİZİN  DUALARI SENİNLE, SEMİHA RİZAOĞLU. ALLAH BİZİM DUALARIMIZI SANA GÜÇ OLARAK İADE ETSİN. Biliyoruz ki rekabetin zor olacağını, ama bizim, yinede, SEMİHA RİZAOĞLU ismini duyunca gözlerimiz gurur gözyaşlarıyla dolacak.
 İlk müsabakası, 03 Eylül Pazartesi saat 10.34 te (İngiltere saati), Kadınlar S3 kategorisinde 100 metre serbest yüzmede olacak, ve eğer finale geçebilirse, yeniden aynı günü (Pazartesi) saat  18.13 te (İngiltere saati) madalya için yarışacak.
 İkinci katılımı, 06 Eylül Perşembe saat 10.53 te (İngiltere saati), Kadınlar S4 kategorisinde 50 metre sırtüstü yüzmede gerçekleşirken, eğer finallere kalırsa, yine aynı günü (Perşembe) saat 19.00 da (İngiltere saati) yine madalya almak için uğraşacak.
 Üçüncü ve son müsabakası, 07 Eylül Cuma saat 10.46 da (İngiltere saati), yine Kadınlar S3 kategorisinde olacak ama bu sefer 50  metre serbest yüzme olacak. Yine aynı durumda, finale geçebilirse, aynı günü (Cuma) saat 18.59 da madalya mücadelesi verecek.
 Şimdiden arkadaşımızı
 TEBRİK EDERİZ ve ALKIŞLIYORUZ. GERÇEK BİR MÜCADELECİ.

26 Ağustos 2012 Pazar

AHIR-I YAN mahallesinden AREN mahallesine





Mahallemizin ve genel açılımı ile İskeçe'mizin tarihi çok eski tarihe dayanıyor, öncelikle Bizans İmparatorluğuna ve sonra Osmanlı İmparatorluğuna.
 İlk tarihi kayıtlar ise, M.Ö. 879 yılında küçük bir yerleşim birimi olarak kaydediliyor.
 İskeçe, Kavala, Drama, Serres bölgeleri tarihte Çirmen Zaferi ile Osmanlı hakimiyeti altına 1371 yılında giriyorlar.
 Bölgenin nüfusu güçlendirilmesi amacı ile KONYA civarından halk buralara getirilmiş.
 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında bölgeye BULGAR saldırıları artınca, Slavlaşma'nın ilk belirtmeleri öne çıkıyor.
 Balkan savaşı esnasında, önce Bulgaristan sonra Yunanistan ve sonra yine Bulgaristan tarafından işgal ediliyor. Ancak Edirne, yeniden Osmanlı ellerine geçtikten sonra, yine İskeçe ve Gümülcine Osmanlı hakimiyetine geçer.
 1913 31 Ağustos'da tarihe İlk TÜRK CUMHURİYETİ kurulur, ''BATI TRAKYA BAĞIMSIZ HÜKÜMETİ'' olarak adlandırılır ve günümüzde çeşitli yerel kesimler tarafından ''BATI TRAKYA TÜRK CUMHURİYETİ'' ismi ile anılır. Osmanlı Devletinden tanınmayan BTTC, merkezi Gümülcine olarak, ömrü sadece 3 ay sürmüştür.
 Bunlar İskeçe ve Batı Trakya tarihi ile ilgili.


 Arenmahalle'ye gelince.....
 Mahallenin ilk ve en doğru yazılışı AHIR-I YAN MAHALLESİ olarak tarihe geçer.
 Mahalle, kent halinde bulunan İskeçe'nin kenar bölgesinde bulunduğu için ve orada hayvanların kapalı alanları (AHIRları/kümesleri) varmış. Kent büyüyünce, ve bölgeye yerleşenlerin oluşturduğu mahalleye AHIR-I YAN MAHALLESİ adı verilir. Ahır-ı yan (ahırın yanı) halk dilinde değiştirilerek AHİRİYAN, AHIRYAN, AHRIYAN, AHREYAN ve en son AREN şeklini almıştır. Cami duvarında asılı duran tabelelerde de bu nedenle değişik isimle vardır (gurubumuzun fotoğraflar bölümünde görülebiliyor).
 AREN kelimesi Türkçe sözlüğünde ''Yarık, Yarılmış, Geniş Çatlak'' anlamları ile ifade ediliyor. Daha öncede yazdığıma dayanarak, Aren kelimesi halk tarafından gerçekleşmiş bir kısaltılma metodu sonucudur. O yüzden herhangi bir AREN'le karşılaştırılması bizce yalnıştır.

23 Ağustos 2012 Perşembe

İLGİNÇ BİLGİLER - En ağır hayvan hangisidir?

Günümüz dünyasında yaşayan hayvanlar arasında en büyük olanı oldukça açık arayla mavi balina. Boyu 30 metrenin üzerine çıkabilen bu canlının ağırlığı da 150 tona ulaşabiliyor. Gök balina olarak da adlandırılan türün ortalama yaşam süreleri 80 yıl. İki yada üç yılda bir doğum yapan türün hamilelik süresi bir yıldır. 20. yüzyıl başında avlanmaya başlamadan önce nüfuslarının 150 bin ile 200 bin arasında olduğu tahmin edilen mavi balinaların avlanması, balina yağlarının sanayide kullanılmaya başlanmasından sonra hızlandı. Mavi balinaların yalnız 1930-31 sezonunda 30.000 adet avlandığı sanılıyor. Maalesef günümüz sayılarının 6500 civarında oldugu biliniyor.

17 Ağustos 2012 Cuma

Çocukluk arkadaşlıkların anlamı


Çocuklukta arkadaşlıkların yeri başka!


Arkadaşların herkesin yaşamında yeri ve anlamı önemlidir ve çocuklar için bu anlam ve önem çok daha büyüktür!

Buna karşın çocuklar için arkadaşlığın anlamı çocuğun yaşına ve kaçıncı sınıfta olduğuna göre değişir. Bir ilkokul öğrencisi ile ergenlik dönemindeki bir çocuk için arkadaşlık aynı anlamı taşımaz.

Arkadaşlıkların hangi yaşta hangi anlama geldiğini bilmeniz çocuğunuzun arkadaşlık kurarken ve arkadaşlık ederken yaşadığı deneyimleri daha iyi anlamanıza yardımcı olur.

Arkadaşlığın çocuklar açısından önemi
Arkadaşlıklar çocukların sağlıklı gelişimi için hayati bir önem taşır. Araştırmalar arkadaşsız çocukların yaşamın ilerleyen yıllarında duygusal ve mental sorunlar yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor.


Arkadaşlık çocuklara sadece oyun ve eğlenceden çok daha fazlasını sağlar. Örneğin:

·      Arkadaşlıklar çocukların duygusal ve ahlaki yönden gelişimine yardımcı olur ve iletişim kurmak, işbirliği etmek ve sorun çözümlemek gibi pek çok beceriyi kazanmalarına yardımcı olur.
·      Arkadaşlık ederken duygularını kontrol etmeyi ve başkalarının duygularına nasıl tepki vereceklerini öğrenirler.
·      İlişkilerinde ortaya çıkan konuları derinlemesine düşünme ve bunlarla ilgili müzakerede bulunmayı öğrenirler.
·      Ayrıca okulda arkadaşlarının bulunması çocuğun okul ve öğrenme konusunda daha olumlu yaklaşımlar edinmesine yardımcı olur.


Okul çağı çocuklar için arkadaşlığın önemi
5-12 yaşlar arasında arkadaş edinmek, yani yaşam boyu devam edecek bir sosyal beceriyi kazanmak yaş döneminin en önemli gelişimsel görevlerinden biridir. Bu dönemde:

·      Gelişimsel olarak okul çocukları daha karmaşık yapıda ilişkiler kurmaya hazırdırlar.
·      Artık duygu ve düşüncelerini daha iyi ifade edebilmekte ve zaman kavramlarını daha iyi anlamaktadırlar.
·      Bu dönemde artık eskisi kadar aileye bağımlı olmadıkları gibi kendi kendileriyle de o kadar meşgul değildirler.
·      Artık aileden ziyade arkadaşları ile paylaşımda bulunmayı ve onlarla daha fazla zaman geçirmeyi istemektedirler.
·      Çocukluk dönemine has mutluluk ve üzüntüleri arkadaşları ile giderek artan biçimde paylaşırlar.



1-3. sınıflar
Bu dönemdeki çocuklar henüz arkadaş ilişkilerini idare etmeyi ve sosyal gruplar içerisindeki yerlerini bulmayı öğrenmektedirler. Bu aşamada arkadaşlık esas olarak ortak ilgi alanları ve ortak faaliyetlere dayanır. Ayrıca arkadaşların cinsiyeti de önemlidir ve arkadaş gruplaşmaları genellikle aynı cinsiyetten çocukları kapsar. Ebeveyn olarak çocuğunuzun ilgi alanlarını bilmeniz ve bu ilgi alanını paylaşabileceği çocuklara yakınlık kurmasına yardımcı olmanız önemlidir.



4 ve 5. sınıflar
4 ve 5. sınıflarda çocuklar bir kimlik duygusu oluşturur ve arkadaşlığın sadece aynı ilgi alanına sahip çocuklarla oyun arkadaşlığı etmekten çok daha öte bir anlam taşıdığını fark ederler. Artık arkadaş kendisine güvenebileceğiniz, sırtınızı dayayabileceğiniz bir kişidir. Aynı cinsiyetten olan çocuklarla arkadaşlıklar devam etse de bu arkadaşlıkların anlamı önceki yıllara göre farklıdır. Bu aşamada arkadaşlar çocuğun yaşamının çok önemli bir duygusal parçasını oluştururlar.



6-8. sınıflar
Bu dönemde beden imajı ile ilgili endişeler, çekicilik kaygıları ve daha yakın ilişkilere yönelik ilgi ortaya çıkar. Ergenlik öncesi dönemdeki bu çocuklar her iki cinsiyetin bir arada bulunduğu arkadaş grupları ile “takılmaya”, birbirilerinin evinde zaman geçirmeye ve grup halinde dışarı çıkmaya meraklıdırlar. Anne-babalarına en fazla yönelttikleri talep arkadaşlarıyla birlikte sinemaya gitmek ya da alışveriş merkezinde zaman geçirmektir. Bağımsızlığın arttığı bu dönemde anne-baba tavsiyesine daha az başvursalar da, anne-baba halen hayatlarında çok önemli bir yer tutar. Bu nedenle çocuğunuzun stres yaşadığında ya da kendisini yalnız hissettiğinde size dayanabileceğini bilmesi önemlidir. Onunla samimi sohbetler kurmanız ve onun yaşındayken yaşadığınız zorlukları ve bunlarla nasıl baş ettiğinizi anlatmanız kendisini anlayabileceğinizi ve sizden tavsiye alabileceğini hissettirir.

16 Ağustos 2012 Perşembe

İLGİNÇ BİLGİLER - Ateş Böcekleri Nasıl Işık Saçar?




Ateş böceklerinin yaydığı ışığın ateşle uzaktan yakından alakası yoktur. Bilimde "Soğuk Işık" olarak adlandırılan bu olay moleküllerin kimyasal reaksiyonudur. Moleküllerden bazıları ayrışarak yüksek enerjili bir hal alırlar ve bu enerji ışığa dönüşür.


Ateş böceklerinin karın kısmındaki ışık saçan organları iki temel kimyasal üretir. Bu kimyasallar tek başına ışık vermeye yetmediği için solunum ile vücutlarına aldıkları oksijeninde etkisiyle ışık üretebilirler.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

ZEKÂT VE FİTRE 2012



Değerli Arenmahalle Sakinleri, eğer kendinizin önericeği veya kötü durumda olan birini biliyorsanız, sayfamızı kullanıp grup üyelerine önerinizi sunabilirsiniz. Başka bir öneri ise Arenmahalle cemaati ve imamı tarafından açılan bir sergidir. Busergide toplanacak olan paralar belirli yardıma ihtiyacı olan ailelere verilecektir. Bildiğiniz gibi her sene açılan sergide toplanan paralar imamımız ve mütevelli heyeti tarafından bu ailelere dağıtılıyor. Hepsinin belgeleri var. Kim araştırmak isterse, imama başvurabilir (her verilen paranın kuruşuna kadar nereye verildiği belgeleri bulunuyor) veya mütevelli heyeti ile görüşebilir. Anlayışınız için teşekkürler. ALLAH edeceğimiz tüm ibadetlerimizi kabul etsin, vereceğimiz FİTRE ve ZEKÂTLARIMIZI amel defterimize yazsın.

İLGİNÇ BİLGİLER - Alkol Vücuda Nasıl Etki Eder?


Alkolün insan vücuduna etkileri kişinin metabolik özelliklerine bağlı olarak kişiden kişiye değişik özellikler gösterebilir. Alkolün etkisini ne kadar sürede ne kadar içildiği, vücut yapısı (boy, kilo,yaş,cinsiyet), piskolojik durum, uyuşturucu madde alınıp alınmadığı ve midede bulunan yiyecek miktarı etkiler. En önemlisi ise ne tür içki içildiği ve içkinin içindeki alkol oranıdır.
Alkol ile birlikte ne kadar yiyecek yenirse yensin alkolün vücuda etkisi değişmez. Fakat bazen meyve şekerleri yendiğinde alkolün kandan dışarı atılması daha kolay olabilir ve alkolün etkisi kısa sürebilir. Bu sadece süreci hızlandırır, sarhoşluğu engellemez.

Alkol herhangi bir uyuşturucu madde ile alındığı takdirde daha fazla sarhoşluk etkisi yaratır. Sürekli hale gelmesi ise bağımlılık oluşturur, metabolizmada kalıcı ve ciddi hasarlara yol açar.
Alınan alkolün kana karışmasında sonra 8.5 grama kadar olan alkol rahatça vücuttan atılabilir. Fazlası ise metabolik faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Alınan alkolün miktarı, içilme şekli, içerken içinde bulunulan piskolojik durumun etkisi alkolün yaratacağı sarhoşluğu ve vücuttan atılmasını etkiler.
Kişiden kişiye farklılık gösteren etkiler uzmanlar tarafından ortama olarak belirlenmiştir. Buna göre:
50 ml ye kadar olan alkol miktarı çakır keyif olarak tabir edilir. Vücut ısının artması, yüz kızarması, algının yavaşlaması ve metabolizmada bir yavaşlık başlar.
100 ml alkol algının iyice yavaşlamasına neden olur. Dikkat dağınıklığı, reflekslerin yavaşlaması, istek dışı vücut hareketleri başlar. Tam olarak sarhoş olunmaz.
150 ml'de sersemlik başlar. Uvuzlar iyi kontrolden çıkar. Konuşma aksaklıkları, çift görme başlar. Ayrıca hafıza ve anlayış kaybı yaşanır. Bu durum sarhoşluktur.
250 ml alkolün etkisi ise mideye iyice baskı yapar ve kusma meydana gelir. Ayrıca ayak duramama ve kişinin sızmasına neden olur.
350 ml'de alkol koması vakkaları görülür. Solunum yavaşlaması ve buna bağlı olarak düşük tansiyon ve bunun yanı sıra bilinç kaybı, idrar kaçırma, yüksel ateş görülür.
500 ml ise ölüm sebebidir. Vücut hiçbir şeye tepki veremez bir haldedir.


Aşırı miktarda alkolün kısa sürede alınması halk arasında "Akşamdan Kalma" olarak olarak nitelendirilen bir durumla sonuçlanır. Yüksek dozda alkol alınan gecenin ardında sahah kaltığınızda yapacak pek fazla bir şey yoktur. Çeşitli öneriler vardır fakat vücut zehirlendiği için dinlenmeye ihtiyacı var. Dinlenme süresince kandaki alkol atılarak vücut normale dönecektir. Akşamdan Kalmalara tavsiyem alkol aldıktan sonra uyumadan önce Alka Seltzer isimli ilacı kullanmaları. Eczanelerde kolaylıkla bulabileceğiniz bu tabletler gecenizin son fondipi olduğunda sabah ağrısız sızısız uyanabilirsiniz.

14 Ağustos 2012 Salı

İLGİNÇ BİLGİLER - Mezarlıklara Neden Çiçek Konur?


Tarihte ilk olarak milattan önce 1346 yılında Mısır Firavun'u Tutamkamon'un öldüğünde mezarına çiçek konduğu yapılan arkeolojik çalışmalarla tespit edilimiştir. Kuzey Avrupa dolaylarında mezarlığa çiçek koymak milattan önce 2000'li yıllara kadar dayanmaktadır. Mezarlıklara çiçek konulduğunda kötü ruhların uzaklaştığı iyi ruhların geldiğine inanılıyordu.
İlerleyen yıllarda kültürün gelişmesiyle bu geleneğin nedeni cesetler cürürken çıkan kötü kokuyu engellemek için çiçek konduğu açıklanmıştır. Günümüzde mezarlıklarda çoğunluklar servi ağacı kullanılmaktadır. Bunun nedeni ise servi ağacının rüzgarı önlemesi ve kendine özgü ferah bir kokusu oluşudur.

28 Haziran 2012 Perşembe

FAŞİZMİ KINIYORUZ (+ D. Bahçeli ziyaretinden fotoğraflar)


Bugün (Çarşamba 27 Haziran 2012) kasabamızı ziyaret eden s. D. Bahçeli'yi protesto eden bir avuç FAŞİŞTLERİ KINIYORUZ.
 Programına uyarak haberli ziyaretini gerçekleştiren TÜRKİYE MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ (MHP) başkanı s. Devlet Bahçeli bugün tüm Trakya bölgesini gezdi. Dedeağaç'tan başlayarak, Gümülcine'den devam ederek İskeçe'yede geldi.
 Çeşitli protokol görüşmelerini gerçekleştirirken, ziyaretin haberini alan 5-10 FAŞİŞT GENÇ, kafileyi yakın takip etti ve s. Bahçeli'yi, eşini, kafilenin üyelerini, Batı Trakya'da yaşayan Türk Müslümanlarını ve TÜRKİYE'yi aşağılayıcı şekilde küfürlerle tehditler yağdırdılar.
 Bir ara, gün ortası, ΞΑΝΘΙΠΠΗ (KSANTİPİ) restoranındayken kafile, aşağılık herifler mahallemizin ortasından koşarak, ellerinde sopalar ve bayraklar tutarak, yukarıya KSANTİPİ'ye doğru geçtiler. Verilen ziyafetin sürdüğü dakikalarca, FAŞİŞTLER ''şöşa''da trafiği kapatıp başkana ve yanındakilerine küfür etmeğe devam ettiler. Ziyafet sona erince, kafile İskeçe Türk Birliği lokaline ve İskeçe halkı tarafından seçilmiş Müftünün makamına yol almışken, ŞEREFSİZLER yine mahellemizin ortasından geçip, bu sefer aşağıya doğru, pankartları sopaları ve bayrakları tehdit eder şekilde sallayarak, sakinlerimize çeşitli tehdit sloganları attılar.











 Tam o sırada evine yönelik mahalemizin sakinlerinden biri ve eşi ile rastgeldiler. Yolu kapatmışlar ve arabanın geçmesini engelliyorlardı. Kişinin eşinin başında eşarp görünce, adeta çılgına dönüştüler ve zorbalıklara başladılar. Gurubu sakince takip eden 2-3 polis memurunun müdahalesi ile arkadaşımız yoluna devam etti. Sinir içinde görülen komşumuzu geçirdiği zor anların halinden ona geçmiş olsun diliyoruz.

26 Haziran 2012 Salı

Aile sofrasının önemi


Ailenizle ne sıklıkta yemek yediğinizi düşünün ve bu sayıyı mümkün olduğunca çoğaltın. Çünkü birlikte yemek yiyen aile bireylerinin ruh sağlığı problemleri daha az.



Psikiyatrist Doç. Dr. Sefa Saygılı, ailelerin sofrada buluşmasının önemini belirterek, birlikte yemek yiyen aile bireylerinde ruh sağlığı problemlerinin daha az olduğunu belirterek ayak üstü atıştırmak yerine aile bireylerinin bir arada yemek yemesinin tercih edilmesini önerdi.
Doç. Dr. Sefa Saygılı, Aylık olarak yaynlanan [Linkleri görmek için üye olun] halen bayilerde satılan ocak 2007 tarihli 73. sayısında yayınlanan "Sofraya Davet" başlıklı makalesinde, günümüzün yaygın adetlerinden birinin de yemeklerin tek başına yenmesi veya 'tastfood' (hızlı yemek) tarzı, yani ayakta atıştırmak olduğuna dikkat çekerek, "Halbuki, yemeğin başka fonksiyonları vardır. Birbirini seven kişilerin, özellikle ailelerin, Rabbimİzin ikram ettiği nimetleri bir arada sohbet ederek, neşe ve muhabbet içinde yemeleri; aile birliği ve ruh sağlığının korunması açısından vazgeçilmez derecede önemlidir" uyarısında bulundu.

Sofra başına ailece oturmak, kişileri
birbirine bağlar,evde sıcak ve sevgi
dolu bir ortam oluşmasına yardım eder.
"Çünkü yemekte bir araya gelmeyen, gelseler bile hiçbir şey konuşmayan bir aile; bütünleşme, yemek zamanını canlı duygular ve manalarla zenginleştirme gücünü kaybeder. Bu donmuş bîr yiyeceği yemeğe çalışmak gibi bir şeydir; tatsız, tuzsuz ve tatminsizdir" diyen saygılı, makalesini şu şekilde sürdürdü: "Yemekte bir araya gelmiş ailenin sevgi ve emek harcanarak hazırlanan bir yemeği, neşeyle paylaşılmasından o kadar çok şey kazanılır ki... Sofra başına ailece oturmak, kişileri birbirine bağlar, evde sıcak ve sevgi dolu bir ortam hazırlamaya yardım eder. Bütün bunlar, aile fertlerinin mutluluğunu artırır.
Ailece sevdiğimiz yemekler, bizi bütünleştirir ve fiziki, hissi ve ruhi bakımdan güçlendirir. Sofra başında tatlı sohbetler yapmak, aile fertlerinin birbirlerini dinlemesi, özellikle çocukların da söz sahibi olması.
Bütün bu aile efradıyla; eş, çocuk, kardeş, ana, babamızla ve evde diğer bulunanlarla yemek vakti gelince topluca sofraya oturmamız veya dostlarımızla, sevdiklerimizle beraber olmamız, Peygamber Efendimizin ümmetine tavsiyelerinden biridir"
BİRLİKTE YEMEK KALPLERİ BİRLEŞTİRİR
Saygılı, "Gerçekten birlikte yenilen yemeklerde kalpler birleşir, anılan gıdaların bereketi artar. Kişiler daha müsamahalı, telkine, anlaşmaya ve işbirliğine yatkın haldedir. Modern dünyada iş görüşmelerinin ve kritik anlaşmaların hep yemekli toplantılarda yapılması boşuna değildir." saptamasında bulunurken, şu noktaya a dikkat çekmeyi ihmal etmedi: "Yalnız, sofra başında sadece yemek yenmeli ve sohbet edilmeli; televizyon seyretmek, gazete okumak gibi başka iş yapılmamalıdır. Yine, çocukların yaramazlıkları veya hataları konuşulmamalı, hoş şeylerden bahsedilmelidir"
PEYGAMBERİMİZ DE TOPLU YEMEĞİ İŞARET EDİYOR
Saygılı makalesinde, "Peygamberimizin "Yemeklerinizi toplu olarak yiyiniz, bereket topluluktadır" ve "Allah'ın en çok sevdiği yemek, çevresinde ellerin fazlaca bulunduğu sofra ve yemektir" sözleri, bu açıdan oldukça enteresandır. Üstelik koşuşturma ve karmaşanın arttığı günümüz dünyasında, daha da önem kazanan bir tavsiyedir" hatırlatmasına yer verdi ve makalesini şu tavsiyelerle bitirdi:
"Halbuki yemek yalnız yendiğinde, kişi doyduğunu yeterince hissedemez, topluluktaki lezzeti alamaz ve adeta yediklerinden tatmin olmaz.
Aileyle birlikte yemenin çocuğa sağlayacağı önemli bir fayda da, büyüklerle birlikte sebze ağırlıklı, değişik gıdalara ve sağlıklı beslenmeye alışkanlık kazanmasıdır.
Birlikte yemek yiyen ailelere mensup çocuk ve ergenlerde ruh sağlığı problemlerine daha seyrek rastlandığı, bu çocukların kendine güvenlerinin daha fazla olduğu bir gerçektir. Çünkü, ailece sofraya oturmak, ruh sağlığını koruyan, birleştirici ve aile hayatı İçin düzenleyici bir mekanizmadır. Bu fırsatı kaçırmayalım.''

12 Haziran 2012 Salı

12 HAZİRAN Dünyada Çocuk İşçiliğine Karşı Mücadele Günü






Dünyanın kara yüzünü ortaya çıkaran bir gün 12 Haziran. Her bir yönden kaçırılıp veya isteklerine karşı olarak çalışmaya zorlanan çocukların gittikçe çoğaldığını görüyoruz son günlarde. Lütfen bu konuda duyarlı olalım. Onlarında OKUMAYA hakları var. Onlarında tatile hakları var. Kendimizi düşünmeden önce çocuklarımızın isteklerini öne koyalım. Onlara istemediklerini uygulamayalım.

7 Haziran 2012 Perşembe

BURSA DAN 17 HAZİRAN SEÇİMLERİNE ÜCRETSİZ OTOBÜS


17 HAZİRAN 2012 Seçimleri İle İlgili Duyuru

Yunanistan'da yapılacak olan erken Genel Seçimler dolayısıyla Şubemiz tarafından seçimlere katılmak isteyen hemşehrilerimize yönelik ücretsiz otobüs kaldırılacaktır.

Otobüslerle ilgili kayıtlar başlamış bulunmaktadır. Aşağıdaki dernek telefonlarımızdan otobüs saatleri ve detaylar hakkında bilgi alabilirsiniz.


Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Bursa Şubesi

Telefon : 251 17 14 -- GSM: 0553 307 66 78

4 Haziran 2012 Pazartesi

VEFAT HABERİ VE BAŞSAĞLIĞI

 Daha bir acı haber paylaşmak zorundayız sizinle.
 Bu geçtiğimiz Salı günü Fedli abimizi uğurladık. 73 yaşlarında mahallenin eski sakinlerinden ve çok sevilen bir komşumuz.
 İlk önce akrabalarından özür dilemeyi borç görüyoruz ve aflarına sığınıyoruz. İş nedenininden hem cenazede bulunamadık hem haberi burada paylaşamadık hem kendilerine baş sağlığı dileyebildik.
 Bundan dolayı, öncelikle can arkadaşlarımız olarak tanıdığımız İslâm abimiz ve kardeşi Ayşe'den sonralıkta rahmetlinin eşi Aytenablamızdan özür dileriz BAŞINIZ SAĞ OLSUN dileriz. ALLAH Fedli abimizin mekânını cennet yerlerinden eyler, inşallah. Diğer akrabalarınada sabırlar dileriz.

3 Haziran 2012 Pazar

ASLA BİR KOMŞUNUZ İÇİN BİR YABANCIYA BİLGİ VERMEYİN

Son zamanlarda ortaya çıkan haberlerden sonra sizi uyarmamız gerektiğini hissediyoruz. Balkan köylerinde ve yavaş yavaş İskeçe'mize yaklaşan ve çoğalan hırsızlık olayları artık endişe etmemize ve hazırlıklı olmamıza gerek duyduğumuzu anlamıştır herkes. Bu hırsızlıkları kimlerin gerçekleştirdiğini bilmesek te, Bulgaristan sınır kapısı açıldığından bu yana ne kadar arttıklarını herkes farketmiştir. Bir yandan gelen Bulgarlara yakınlık göstermemizin bedelini ödüyor olduğumuza daha çok inanmaya başladık. Aldığımız bilgilere göre, gelen Bulgarlar köy veya mahalle sakinleri ile arkadaşlık kuruyor ve samimiyetliğini kazandıktan sonra başka komşuları için (genelde yalnız yaşıyan ihtiyarlar için) bilgi alıp, onları plan kurarak değerlendiriyormuş. Bu olayların önüne geçilmesi için, bizim önerimiz, ASLA BİR KOMŞUNUZ İÇİN BİR YABANCIYA BİLGİ VERMEYİN, olacak. Lütfen bu konuda biraz duyarlı olalım. Kendi bir yakınımızın başına daha gelmediyse, gelmemesi için, DİİKATLİ olalım, kimlere neler açıkladığımızı bilelim. Arkadaşlık veya misafirperverlik duygularımızı zedelemeden, sadece kuşkulandığınız kişilerle neler paylaştığınıza dikkat etmenize rica ederiz.

1 Haziran 2012 Cuma

1 Haziran, Dünya Çocuk Günü


Bugün bazı ülkelerde 1925 yılından bu yana Dünya Çocuk Günü olarak kutlanmaktadır.

Dünya Çocuk Günü, farklı ülkelerde farklı tarihlerde kutlanan gün.
Uluslararası Çocuk Günü fikri, 1925 yılında Cenevre’de yapılan Çocukların Refahı için Dünya Konferansı'ndan sonra doğmuştur. 54 ülke katılımıyla gerçekleşen Konferans’ta Çocukların Korunmasına Dair Cenevre Bildirgesikabul edilmiştir.
Dünya Çocuk Günü çocuklar arasında ortak duygular oluşmasını, ulusların barış içinde yaşama özlemlerinin pekişmesini amaçlar.
Bildirge esas olarak yoksulluk, çocuk işçiliği, eğitim gibi dünya çocuklarının refahını ilgilendiren konulara odaklaşmaktadır. Konferanstan sonra pek çok ülke, çocukların sorunlarına ilişkin olarak kamuoyunun dikkatini çekmek, çocuklara mutluluk getirmek ve çocuk konusunda teşvik etmek üzere bir günü Çocuk günü olarak belirlemiştir.
1 Haziran tarihi, 21 ülkede olmak üzere, en yaygın Çocuk Günü’dür. Türkiye’de 23 Nisan’ın yanı sıra, her Ekim ayının ilk Pazartesi günü Dünya Çocuk Günü olarak kutlanmakta ayrıca 20 Kasım tarihinde ise Çocuk Hakları günü olarak kutlanmaktadır.
(kaynak wikipedi)

10 Nisan 2012 Salı

İskeçe Türk Birliği kongresi yapıldı


İskeçe Türk Birliği’nin yıllık olağan kongresi 8 Nisan Pazar günü gerçekleşti. Kongre’de divan başkanlığına İskeçe eski bağımsız milletvekili Ahmet Faikoğlu seçilirken yazmanlığa da Mustafa Surçoğlu ve Şerife Mustafaoğlu getirildi.

Kongrede yapılan konuşmalarda İskeçe Türk Birliği’nin 29 yıldır devam eden hukuk sürecine vurgu yapıldı. Konuşmacılar İTB’nin yürüttüğü hukuk ve demokrasi mücadelesinin önemine değinerek, bu mücadeleyi desteklemeye devam edeceklerini belirttiler. 8 Nisan Pazar günü yapılan kongrede İskeçe Türk Birliği çatısı altında faaliyet gösteren kursların İskeçe bölgesindeki kültür yaşamına olan katkısı dile getirildi ve sözkonusu kursların ihtiyaçlara göre yeniden yapılandırılması gerekliliği dile getirildi.

Yapılan konuşmalardan sonra eski yönetim aklanarak adayların belirlenmesine geçildi. Bu yılki seçimlerde Yönetim Kuruluna 9, Denetim Kuruluna 6 kişi aday oldu. Kongrede 387 üye oy kullandı. İskeçe Türk Birliği kongresinde Yönetim ve Denetim Kuruluna aday olanlar ve aldıkları oylar şu şekilde oluştu:

Yönetim Kurulu Adayları:
1- Ahmet KARA – 317 oy
2- İbrahim İBRAHİMKO – 219 oy
3- Leyla SALİHOĞLU – 216 oy
4- Ramadan GALİP – 212 oy
5- Ali FERHAT – 207 oy
6- Huseyin MEHMET USTA – 189 oy
7- Serdar HİLMİOĞLU – 183 oy
8- Ekrem RASİM – 159 oy
9- Ferruh CAFEROĞLU – 55 oy

En çok oyu alan ilk 7 kişi yönetim kuruluna seçildi.

Denetim Kurulu Adayları:
1- Bülent HACI SALİH – 227 oy
2- Ali SALİHOĞLU – 214 oy
3- Nurdan EMİNOĞLU – 138 oy
4- Mustafa HACIOĞLU – 93 oy
5- Saffet İNCE – 71 oy
6- Ekrem BALTACI – 31 oy

En çok oyu alan ilk 3 kişi denetim kuruluna seçildi.

İskeçe Türk Birliği yönetim ve denetim kuruluna seçilen üyeler arasında görev dağılımının önümüzdeki günlerde yapılacağı bildirildi.
Ekleyen: Ozan Ahmetoglu
Kaynak: http://www.gundemgazetesi.com

3 Nisan 2012 Salı

Arenmahalle mezarlıkları 3 aydır susuz.


DUYURU:

 Arenmahalle mezarlıkları 3 aydır susuz.

 Bildiğimiz gibi mahallemizin sakinleri, İskeçe belediyesi ve İskeçe Vakuf Malları Müdürlüğü tarafından mağdur kaldığı eski mezarlık tartışması devam ediyor. Belediye başkanının söylediklerine göre ve Ormaniye Müdürlüğünün gösterdiği gerekli belgeler de kanıtladığı gibi, Yunan hükümetinden atanmış Vakuf müdürü, asırlardan beri bize ait olan eski mezarlık arazisini İskeçe Belediyesinin Su Temini Kurumuna bağışlamıştır. Karşılığında ne verildiğini bilmiyoruz çünkü kendisi ortalığa kendisini savunmaya bile çıkmıyor.
 Bu araziyi elde edindikten sonra Belediye, kazı işlerine başlamıştı. Kazılar sırasında eski ölülere ait kemikler çıkmıştı ortaya. Bu duruma müdahale edenlerden İskeçe seçilmiş Müftüsünü'de dinlemeyen Belediye, işleri sırasında su borularına zarar vererek yeni mezarlığımızı ve mahallemizin bir kısmını 3 AY SUSUZ bırakmış durumundadır.
 Bunun sonucuda, dedelerimizin mezarlarını örten toprakların kurumasıdır. Mütevellilerimizin çağrılarına kulaklarını kapıyan Belediyeyi KINIYORUZ. Yeter artık yapılan bu ayırımcılığa. Yerinde bir Hrıstiyan mezarlığı olsaydı sorunu bir gün içinde çözerlerdi. Bizde aynı haklara sahip olduğumuza inanarak aynı müdahaleyi mecbur duyuyoruz.
 Buradan tüm ilgilenenlere ve sözü geçenlere sesleniyoruz, bu konuda aracılık edin. Mezarlıklarımızın kurumasına, çökmesine ve daha sonra kaybolmasına siz de Yunanlılar gibi göz yummayın. Biz ne kadar sakin ve saygı gösteren bir toplum olduğumuzu ispat etmeye ihtiyacımız yoktur, istediğimiz eşit davranıştır.

Not: Arenmahalle Sakinleri'ne bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Bu Pazar günü veya ne zaman işleri yoksa bir saat ayırıp mezarlıklarımızı ziyaret edin. Ziyaret ederken yanınızda bir-iki şişe su getirmeyide ihmal etmeyin. Biraz toprağı tazeleyip üstüne su dökmemiz sadece 10 dakikamızı alır.

1 Nisan 2012 Pazar

1 NİSAN ŞAKASI TARİHÇESİ

İşte size (bilmeyenler için)1 Nisan şakasının tarihçesi:

15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu İspanya daki Endülüs  üslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir.

En sonunda 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kur an bir elinde İncil;  Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım der. Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler.

Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir.

Bunun üzerine Müslümanlar Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz... dediklerinde Haçlı ordusu komutanı Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur diye cevap verir ve BÜTÜN MÜSLÜMANLAR ORADA ŞEHİT EDİLİR.

İşte o gün bugündür 1 Nisan Hristiyanlar arasında Hile Günü olarak kutlanmaktadır.

Maalesef halkımız arasında da yaygınlaşmış, yüzlerce, binlerce Müslümanın katliam günü olan 1 Nisan lar, bir şaka günü olarak kutlanmaktadır.

Nereden geldiğini bilelim. Bilelim de ona göre kutlayalım... DR. AZMİ KOÇAK...

(Daha fazla kardeşimize ulaştırmak için Lütfen BEĞEN-PAYLAŞ)

24 Mart 2012 Cumartesi

ARENMAHALLE'DEN MEBUS ADAYI

 Ve işte o an geldi. Birkaç gün öncesi müjdesini verdiğimiz haberin devamı.
 Bugünkü temaslarımızdan ve kendisiyle görüşmelerimizden sonra artık sürpriz ismi açıklayabilme durumdayız. Bahsettiğimiz gibi, Yunanistan'da daha tam günü belirlenmiş olmasa da, gerçekleşecek olan erken genel seçimlerde mahallemizden / aramızdan biri Yunan Meclisi üyesi olmasına adaydır. Herkesin tanıdığı ve son yıllarda milletvekili olan s. Mandacı'yı reddeden parti DEMSOL (ΔΗΜΑΡ, ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΚΗ ΑΡΙΣΤΕΡΑ) kararını daha önceden almış, ve bizim milletimizi en iyi şekilde ortaya koyan ve temsil eden bir isim ile anlaştı. O isim SAMİ KARABIYIKLI.
 Biz, Arenmahallesi sakinleri'nin sayfasını yönetenler, sadece kendi adımız için konuşarak SAMİ arkadaşımıza candan başarılar dileriz. Umarız ki yakın zamandaki seçimlerde Milletvekili olmayı başarır ve biz de kendisiyle her zaman olduğu gibi GURUR DUYARIZ.

Pazar 28 Nisan 2024 Selâ/Vefat haberi

Pazar 28 Nisan 2024 SELÂ/VEFAT HABERİ  Bu sabah mahallemizde okunan selâ  Yassıören'de vefat eden  Akhisarlı Hayri'nin k...