Muhterem Müslümanlar!
Sevgi, saygı, merhamet ve şefkat
hem dinimizin hem de kültürümüzün önemli birer parçasıdır.
Zira Peygamber Efendimiz
bir hadisi şerifte;
“Küçüklerimize şefkat duymayan,
büyüklerimize saygı göstermeyenler
bizden değildir” buyurmuştur.
Bu şefkat ve saygı
en çok ailede kendini göstermeli,
özellikle çocukların
anne babalarına karşı tutumlarında
hassasiyetle durulmalıdır.
Çünkü Allah’ın rızası
(anne ve) babanın rızasına,
Allah’ın hoşnutsuzluğu da
(anne ve) babanın hoşnutsuzluğuna bağlıdır.
Yüce Rabbimiz de
bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Rabbin,
sadece kendisine kulluk etmenizi,
ana-babanıza da iyi davranmanızı
kesin bir şekilde emretti.
Onlardan biri veya her ikisi
senin yanında yaşlanırsa,
kendilerine «of!» bile deme;
onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.”
Görüldüğü gibi âyette
Allah’a kulluktan hemen sonra
anne-babaya saygı görevi zikredilmektedir.
Çünkü insanoğlu konuşmaktan, yürümekten
ve her türlü ihtiyacını görmekten aciz iken
hiçbir karşılık beklemeden
her türlü ihtiyacımızı gideren,
her şeylerini bizim için feda eden
ve her çeşit sıkıntımızı
sevince dönüştürmek için didinen anne-babamız
elbette ki saygının ve sevginin en güzeline layıktır.
Değerli Kardeşlerim!
Yaşadığımız bu çağda bencilleşen insanoğlu,
sadece kendi menfaatini düşünen bir varlığa dönüşmektedir.
Bu tutum, özellikle babalara karşı
daha da belirgin bir hal kazanmaktadır.
Yeni yetişen gençler
babalarını varlık sebebi olarak değil,
ne yazık ki zaman zaman
sadece bir cüzdan olarak görmektedir.
İhtiyaçları karşıladığı sürece saygı duyulan,
ihtiyaçları karşılayamayacak noktaya geldiğinde ise
saygı duyulmayan baba anlayışının
ne dinimizde ne de kültürümüzde bir yeri yoktur.
Biz biliriz ki,
imkân olduğu sürece
baba bizim için her şeyini feda eder.
İhtiyacımız karşılanmıyorsa,
onun elinden gelen bir şey de kalmamış demektir.
Ancak bu noktada taleplerimizi de
gözden geçirmemiz gerekmektedir.
Çünkü bizim aşırı taleplerimiz,
savurganlığımız ve sürekli daha lüks bir hayat yaşama tutkumuz
babalarımızı aylarca görmememize,
çocukların baba kucağından mahrum yetişmesine,
babaların da evlatlarının kokusuna hasret
bir yaşam sürmesine neden olmaktadır.
Öyleyse geliniz;
mal sevgisini değil,
baba sevgisini hayatımızın merkezine koyalım.
Daha lüks eşyalarla dolu bir evde değil,
babamızın da olacağı bir evde yaşayalım.
Eksik kalan kıyafete,
gezmelere veya son model bir cihaza değil,
soframızda bulunmayan
ve doya doya vakit geçiremediğimiz babamıza yanalım.
Onu mutlu etmek ve duasını almak için
elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışalım.
Hayata veda edenleri de rahmetle analım.
Hutbemizi bir hadis mealiyle tamamlayalım:
“Kabul olduğuna şüphe bulunmayan üç dua vardır:
Babanın evladına duası,
misafirin duası,
mazlumun duası.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder